İstanbul Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, bazı tarım topraklarının bilinçli olarak ekilmediğini ve tarım arazilerinin fabrikalara verildiği takdirde, ciddi bir gıda krizi yaşanacağını söyledi. Tolunay, yargı kararı yok sayılarak, ÇED olumlu raporu verilen PAKOP’a ilişkin ise; “Üniversiteden alınan ve doğruyu yansıtmayan bir raporla hem de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın başkanlığında alınan bir karara uymadan, tarım arazileri üzerinde, plastik organize sanayi sitesi açılması yönünde adımlar atılıyor” ifadelerini kullandı.
8 bin 400 yıllık tarım geçmişi olan, Türkiye’nin buğday ve ayçiçek ambarı niteliğinde ki Trakya toprakları, amacı dışına çıkarılarak işlevsiz hale getiriliyor. Stratejik önem taşıyan birinci sınıf tarım alanlarının, plansız sanayileşme ve çeşitli uygulamalarla yok olmak üzere olduğuna dikkat çeken uzmanlar ise hukuk dışı uygulamalarla, toprak varlığı yerine, sermaye ve yatırımların idareciler tarafından tercih edildiğini söylüyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kendi kararlarını yok saydığı belirtilirken, Trakya’da ki yıkıcı birçok projenin önünün ise siyasi iktidar, bakanlıklar veya idareler tarafından açıldığı ileri sürülüyor.
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Doğanay Tolunay ve Trakya Platformu Hukuk Kurulu Üyesi Bülent Kaçar, Trakya’nın birinci derece tarım topraklarının amacı dışına nasıl çıkarıldığını, hukuk dışı uygulamaları, ÇED kararlarının nasıl yok sayıldığını gazeteci Serap Cömertoğlu’na anlattı.
Trakya’nın kalkınmada öncelikli hedefinin sanayi değil, tarım olması gerektiğini vurgulayan Prof. Tolunay, tarım alanlarının fabrikalara verildiği takdirde, ciddi bir gıda ve çevre krizi ile karşılaşılacağını belirtti.
TOPRAK KORUMA KURULLARINDA SAĞLIKLI DEĞERLENDİRME YAPILMIYOR
Birinci ve ikinci sınıf tarım arazilerinin yasak olduğu halde nasıl tarım dışı kullanıma açıldığını örneklerle aktaran Tolunay, sürecin Toprak Koruma Kurulları’nda başladığını kaydetti.
Tarım dışı kullanımın çeşitli yolları olduğunu belirten Tolunay; “Bir tarım arazisinin korunmaya değer, birinci, ikinci, üçüncü sınıf olmadığına dair bilimsel bir rapor alınabilir. Toprak Koruma Kurulları, değerlendirip, tarım alanları dışına çıkartılabiliyor. Öncelikli olarak tarım arazisinin mutlak korunması gerektiği yada gerekmediğine dair raporu, ziraat mühendisleri ve üniversiteden hocalar veriyor. Maalesef buralarda çok sağlıklı değerlendirmeler yapılmadığını söyleyebilirim. Toprak Koruma Kurulları, hem bu raporların etkisi hem de koruma kurullarının yapısı gereği ağırlıklı olarak kamu kurumlarının temsilcilerinden oluşuyor. Vali yada vali yardımcısının başkanlığında toplanıyor. Genellikle de oraya getirilen, tarım dışı kullanıma izin verilmesi yönünde ki talepler, kuruldan kabul edilerek çıkartılıyor” dedi.
Tekirdağ’ın Çorlu, Çerkezköy, Kapaklı gibi ilçelerde ağırlıklı olarak bu tarz uygulamaların gerçekleştiğine dikkat çeken Tolunay, Trakya’da ki diğer illerde de uygulanmaya başlandığını kaydetti.
BİLİNÇLİ OLARAK EKİLMİYOR
Tekirdağ’ın Ergene ilçesinde yapılması planlanan Plastik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (POKAP) için 2 bin 253 hektarlık tarım arazisinin tarım dışı gösterilmeye çalışıldığını hatırlatan Tolunay, şu ifadelere yer verdi:
“Tekirdağ’a yapılması planlanan Plastik Sanayi Organize Bölgesi için yürütmeyi durdurma kararı olmasına rağmen ÇED olumlu kararı verildi. Tekirdağ’ın Ergene ilçesine bağlı Velimeşe ile Karamehmet köyleri arasında tarım arazisini, özel bir şahıs satın alıyor. Tarım dışına çıkartmak için bilinçli olarak uzun yıllar ekilmiyor ve tarım arazisi olarak kullanılmadığı gösteriliyor. Ekilmediği süre içerisinde de toprağın organik madde içeriği yükselmiş. Namık Kemal Üniversitesi tarafından tarım arazisi vasfının kaybolduğu iddia edilen rapor ile burasının tarım dışına çıkartılması yönünde girişimlerde bulunuluyor. Burası için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ÇED olumlu kararı verildi. ÇED raporunda, atık suyunun deşarjının Ergene Nehri’ne yapılması söz konusu. Ergene Nehri’nin kurtarılması kapsamında, mevcut organize sanayi sitelerinin yüzde yüz doluluğa ulaşmadan, yeni organize sanayi sitesi açılmayacağı yönünde bir karar var. Bu karara rağmen, yüzde yüz kapasiteye ulaşılmadan yeni organize sanayi sitesi planlanıyor. Dolayısıyla Ergene Nehrini kurtarmak için alınan kararlara bile uyulmadan, birinci sınıf olmasa bile ikinci ve üçüncü sınıf tarım arazisi niteliğinde ki bir alan, hem üniversiteden alınan ve doğruyu yansıtmayan bir raporla hem de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın başkanlığında alınan bir karara uymadan tarım arazileri üzerinde, plastik organize sanayi sitesi açılması yönünde adımlar atılıyor. İdare Mahkemesi tarafından verilen yürütmeyi durdurma kararına da uyulmuyor. Yargı kararı yok sayılıyor” sözlerini kaydetti.
ÇOK SAYIDA HUKUK DIŞI UYGULAMA MEVCUT
Trakya Platformu Hukuk Kurulu Üyesi Bülent Kaçar ise tarım toprakları üzerinde birçok hukuk dışı uygulamanın olduğunu belirtti. ÇED mevzuatı ve planlama hukukuna aykırı çok sayıda proje ile karşılaşıldığını aktaran Kaçar, Trakya topraklarının çok büyük yıkım projeleri ile yaşamsal tehdit altında olduğunu söyledi.
Açılan davalar, hukuka ve mahkeme kararlarına karşı yapılmaya çalışılan projelere örnekler veren Kaçar, Trakya’da yıkıcı birçok projenin önünün, siyasi iktidar, bakanlıklar veya idareler tarafından açıldığını ileri sürdü.
Edirne Uzunköprü Saçlımüsellim köyünde kurulması planlanan patlayıcı madde deposuna ait plan değişikliklerinde de plan uyuşmazlıkları bilimsel olarak tespit edildi. Mahkemenin, projeye dair uygulama planlarını iptal etmesine rağmen, Danıştay, tarım topraklarında patlayıcı madde deposuna dair plan değişikliğini hukuken uygun buldu.
SAROS FSRU DA TARIM ARAZİSİNDE
Saros Körfezi’nde halka rağmen kurulmak istenen Saros FSRU doğalgaz limanı ve kara boru hattı projesi de tarım arazileri üzerinde yapılıyor.
Projeye karşı açılan alt ölçekli imar planlarının iptali davasında da her iki ÇED olumlu kararın iptali için açılan davada da bilirkişiler söz konusu toprakların fiziksel ve kimyasal özelliklerinin analiz edilmeden ÇED raporu düzenlendiğini, üst ölçekli planlar gözetilmeden tarımsal olarak korunması gereken bir alanda tepeden inme bir yatırım faaliyeti ile tarım topraklarının yok olacağına işaret etti.
HUKUK VE MEVZUATLARA UYULMUYOR
Gerek ÇED süreçlerinde gerekse Trakya’daki planlama süreçlerinde asıl olan yatırımdır zihniyetiyle hareket edildiğini söyleyen Kaçar, ÇED mevzuatı, planlama hukukunun bir kenara itildiğini vurguladı.
BAKANLIK KENDİ KARARLARINI YOK SAYIYOR
Trakya’daki üst ölçekli planlarda Çevre Bakanlığı’nın fonksiyon tarımsal faaliyetlerini onayladığını dile getiren Kaçar, “Bakanlık kendi yayınladığı bölge planındaki tarımsal faaliyetler ana fonksiyonuna aykırı ÇED kararları ve plan değişikliği kararları almaktadır. Bu, idare hukuku açısından çelişkili durumdur. Hukuken ve idareten bir garabettir” sözlerini kaydetti.