16.01.2025

Yontar, ÇEDES Projesi ile Eğitimdeki Dini Müdahaleleri Sert Bir Dille Eleştirdi

23, Aralık 2024 Pazartesi
Bu haber kez okundu


CHP Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar, Muratlı ilçesinde düzenlediği basın toplantısında, eğitimdeki çeşitli uygulamalara ve hükümetin eğitim politikalarına karşı eleştirilerde bulundu. Yontar, Tekirdağ’ın pilot illerinden biri olduğu ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) projesini ve eğitimdeki dini referanslı uygulamaları sert bir şekilde eleştirdi.

Yontar, ÇEDES projesi kapsamında, Türkiye Gençlik Vakfı Muratlı Şubesi’nin Mithatpaşa Ortaokulunda başlattığı Kuran-ı Kerim ve değerler eğitimi projesine ve İHH Vakfı’nın Marmara Ereğlisi’nde öğrencilere yönelik yardım faaliyetlerine de değindi. Yontar, bu tür dini referanslarla yapılan uygulamalara karşı dikkatli olunması gerektiğini belirterek, tarikat ve cemaat yapılanmalarının eğitimdeki etkilerine dikkat çekti.

Yontar, şunları kaydetti: CHP Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar, Muratlı ilçesindeki bir basın açıklaması gerçekleştirdi..

Sizlerin de bildiği üzere Tekirdağ ÇEDES (Çevreme duyarlıyım, Değerlerime sahip çıkıyorum) projesi kapsamında pilot il olarak seçilen yerlerden biridir.

Bu kapsamda,

Türkiye Gençlik Vakfı Muratlı Şubesi, Mithatpaşa Ortaokulunda 5,6,7 ve 8. Sınıflar için Kuranı Kerim ve Değerler Eğitiminin de içinde olduğu Vakıf Okulu projesini geçen hafta başlatmıştır.

20 gün önce de Marmara Ereğlisi ilçemizde İHH Vakfı (İnsani Yardım Vakfı) okullarda sınıflara girerek öğrencilere yardım yapmaları gerektiğini empoze etmeye çalışmıştır.

Bizler dini referans gösteren bu tarz uygulamalara karşı son derece dikkatli olmamız gerektiğinin her zaman farkındayız.

Fakat tarikat ve cemaat yapılanmalarının bu ülkeyi sürüklediği uçurumun kenarından dönmemize rağmen bu konu hala ısrarla gündeme getirilmektedir.

Değerli arkadaşlar;
Laiklik; demokratik toplumların temel taşlarından biri olup eğitim sisteminin tarafsızlığını sağlayan ve tüm bireylerin eşit bir şekilde eğitim hakkına erişmesini mümkün kılan hayati öneme sahip bir kavramdır.

Çocuklarımızın farklı ideolojiler arasında ayrıma maruz kalmadığı, bağımsız bir şekilde eğitim alabildiği bir sistem inşa etmek hepimizin ortak sorumluluğudur.

ÇEDES kapsamında bugüne kadar öğrencilere cami temizletildi, sınıflara maket mezarlar kurulup ağıt yaktırıldı, Kâbe maketi tavaf ettirildi ve şeytan taşlatıldı. Bu uygulamalar tepki çektiği için eğitimcilere “Sosyal medya hesaplarınızdan paylaşım yapmayın!” uyarısında bulunuldu.

Tekirdağ’da, bu projeden cesaret alan Ülkü Ocakları da farklı liselerin okul bahçelerinde stant açarak çorba dağıtıyor. Sınıflarda asla kabul edemeyeceğimiz siyasi propaganda yapılmasına da izin verildi.

Bizler “Kamuya ait hizmet binalarını ve eğitim kurumlarını siyasi partilerin propaganda merkezine dönüştürmekten vazgeçin. Hukuk kuralları herkes için eşit derecede uyulması gereken kurallardır. Okullarda siyasi propaganda yapanlar da söz konusu propagandaya izin verenler de suç işlemekte ve seçim yasaklarını çiğnemektedir.” dedik ve demeye devam edeceğiz.

Yine Şarköy ilçemizde bulunan bir okulun öğrencilerine, ÇEDES projesi kapsamında bir caminin temizletildiğini öğrendik. İzmir Menemen’de de öğrenciler Teğmen Kubilay Öğretmeni ve bekçileri şehit eden Nakşibendi tarikat şeyhi Esad Erbilli’nin mezarına götürüldü.

Görülmektedir ki laik eğitime darbe vuran ÇEDES Projesi ile hem okulda hem de okul dışında öğrencileri dini referanslı bir eğitim anlayışı ile sınırlamak amaçlanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, peki buralara nasıl gelindi?
Tarikatlar ve cemaatler 1980 sonrasında oluşan siyasi ortamdan en çok yararlanan gruplar olmuştur. Birçok siyasi partinin, özellikle muhafazakâr partilerin bu yapılarla birlikte hareket etmeleri cemaatlerin ve tarikatların güçlenmelerini sağlamıştır.

Özellikle 1985 sonrasında tarikatların ve cemaatlerin din öğretimi ve maneviyat eğitimi dışına çıktıkları görülmekte, sahip oldukları kaynakları ticari ve mali kazanç elde etmek için seferber ettikleri görülmektedir.

2002 sonrasında ise devlet bürokrasisinde örgütlenmeleri hız kazanmış ve konumlarının vermiş olduğu gücü kendi mensupları lehine kullanarak devlet içerisindeki liyakat sistemini yerle bir etmişlerdir. Sonrasında holdingleşmiş bu yapılar okullara ve öğrenci yurtlarına mali kaynak sağlamışlardır.

Değerli Basın Mensupları;
Bir bakan düşünün ki, siz istemeseniz de, “Sizin ‘tarikat, cemaat’ dediğiniz, bizim STK dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz var, onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz” diyebiliyor.

FETÖ; milli eğitime, adalete, askeriyeye, emniyete ve diğer devlet kurumlarına böyle sızmadı mı?

TBMM’yi FETÖ bombalamadı mı?

Dini değerler kullanılarak insanlar kandırılmadı mı?

Kandırılmaya devam edilmiyor mu?

Tarikat ve cemaatlerin dernek ve vakıf görüntüsü adı altında eğitimde yer almaları, toplumsal bir yozlaşmaya neden olmakta ve iç barışımızı tehdit etmektedir.

Yaşadığımız acı tecrübeler bu yapıların eğitim sisteminde yer almaması gerektiğini bizlere açık bir şekilde göstermektedir.

AKP’nin iktidara gelmesiyle eğitim siyasallaşmış ve iktidarın ideolojik hedefleri doğrultusunda şekillendirilmeye çalışılmıştır. İktidar bir taraftan dindar nesil yetiştireceğiz derken; diğer taraftan dinsizlik, ahlaksızlık, hırsızlık, uyuşturucu kullanımı, kadın, çocuk ve hayvan katliamları çoğalarak devam etmektedir.

Özellikle 4+4+4 eğitim politikasının uygulanmaya başlanması ile bazı dini yapıların uzantısı olan vakıf ve dernekler ile protokoller yapılmaya başlanmıştır. Hatta Millî Eğitim Bakanlığı, yetkilerinin bir kısmını bu protokoller aracılığı ile ilgili vakıf ve derneklere devretmiştir.

Bu eğitim politikası kız çocuklarımızın eğitimden uzaklaşmasına sebep olmuştur.

Bu yetmezmiş gibi bir de 2024/2025 eğitim yılında taşımalı sistemde 30 km altı sınırı getirilerek çocuklarımız eğitimden tamamen koparılmaya çalışılmaktadır.

ÇEDES Projesi ile amaçlanan, öğrencileri hem okulda hem de okul dışında geçirdiği zamanlar üzerinden dini referanslı eğitim anlayışı ile sınırlamaktır. Eğitim kurumlarında etkinlik yapan vakıf ve derneklerin bazılarından kurum yöneticileri, öğretmenler, veliler ve öğrencilerin de rahatsız oldukları bilinmektedir.

Denetimi yeterince yapılmayan bu gri alanlarda; çocuğa yönelik yaşam hakkı ihlalleri, fiziksel şiddet ve cinsel istismar olaylarını ülkemizde yaşayan herkes gözlemlemiştir.

Ensar Vakfında ve Hiranur Vakfında yaşanan dramlar bunun örnekleri olarak karşımızda durmaktadır.

ÇEDES projesi, Anayasa’nın laiklik ilkesine açıkça aykırı olup, Eğitimde Birlik Yasası’nı ihlal niteliği taşımaktadır. Bugün birçok okulda rehber öğretmen ve psikolojik danışman kadroları boş durumdayken, pedagojik formasyondan geçmemiş sözde “manevi danışmanların” çocuklarımıza nasıl yararlı olacağı merak konusudur.

Yapılması gerekenin eğitim ve öğretimin niteliğini arttırmak ve çocuklarımızın özgür ve sağlıklı bireyler olarak yetiştirilmesinin önünü açmak için gerekli adımların atılması olduğunu tüm kamuoyu bilmektedir.

Ancak Millî Eğitim Bakanlığı öğrencilere dini ve manevi değerleri aktarmayı kendisine görev edinmiş görünmektedir. Söz konusu bu uygulamalar çocukların pedagojik gelişimini ve eğitim sisteminde bilimsel düşüncenin ilerlemesini engelleyecektir.

Hangi çağdaş ülkede Fen dersleri azaltılıp Din dersleri çoğaltılarak o ülkede ilerleme sağlanmıştır?

Değerli basın mensupları,
Türk eğitim sisteminin çözüm bekleyen onlarca sorunu varken biz ÇEDES’le, TÜGVA’yla uğraşıyoruz.

İktidar, Öğretmenlik Meslek Kanunu adı altında ucube bir kanun teklifini meclisten geçirdi.

Bu teklifle ülkedeki eğitim fakülteleri yetersiz bulundu ve Milli Eğitim Akademisi kuruluyor.

Söz konusu akademi ile eğitim fakültelerinden ya da bakanlığın “uygun bulduğu” bölümlerden mezun olanların doğrudan göreve başlamasının önüne set çekiliyor.

Sözleşmeli öğretmenliği kanunla sabitlediniz.

Eğitimin acil çözüm bekleyen bu kadar sorunu varken Öğretmenlik Meslek Kanunu ile bu sorunları ötelediniz.

Öğretmenleri; uzman öğretmen, başöğretmen, sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen olarak ayrıştırdınız.

Bu yetmezmiş gibi sömürdüğünüz 100 binin üzerindeki ücretli öğretmenlerin Kasım 2024 maaşlarını bile ödeyemediniz. Neymiş? Ödenek yokmuş.

Kabul ettiğiniz 2025 Bütçenizde şatafata, gösterişe para var ama öğretmene maaş yok!

Sarayın 1 günlük şatafatı 46 milyon 378 bin lira.

İktidara sesleniyorum,
Öğretmenleri ayrıştıramazsınız, sınıflandıramazsınız. Bizim tek bir başöğretmenimiz var, o da Mustafa Kemal Atatürk’tür, başka hiçbir başöğretmeni kabul etmiyoruz.
Bütün öğretmenlerimizin atanmasını bekliyoruz!

Değerli basın mensupları,
Milli Eğitimin acil çözüm bekleyen sorunları bulunmaktadır. Bunları şöyle sıralayabilirim:

Okul-derslik sayılarına baktığımızda özellikle ortaokul ve ortaöğretim düzeyinde imam hatip okullarına yönelik pozitif bir ayrımcılık yapıldığı görülmektedir.

Pedagojik açıdan eğitimciler tarafından çok tartışılsa da eğitimde fırsat eşitliği sağlayan yatılı okulların sayısının her geçen gün azalması, çocuklarımızı vakıf ve derneklere yönlendirmiştir.

2025 yılı için eğitime ayrılan 2 trilyon 186 milyar olan bütçe, eğitimin güncel gereksinimlerini, öğrenci ve eğitim emekçilerinin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır.

Şu an ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde yurtta kalan öğrencilere günlük üç öğün yemek ve bir ara öğün için ayrılan bütçe yeterli değildir.

Gelişme çağındaki okul çocuklarımızın günde bir öğün yemeği karşılanmalıdır.

Fahiş fiyatlar nedeniyle çoğu veli kırtasiye ve servis masraflarını bile karşılayamamaktadır.

Okulların temizlikleri düzenli yapılmamakta olup, okulların çoğunda temizlik görevlileri bulunmamaktadır.
Yine okullarımızda güvenlik görevlilerinin olmadığı, öğrencilerin gözetim ve güvenliğinin okul yönetimi ve öğretmenler tarafından sağlandığını biliyoruz.

Kalıcı yaz saati uygulamasından vazgeçilmeli, çocuklar karanlıkta okula gitmemeli.

Öğretmenlerin, öğretmenler odasında kullandıkları kahve ve çay makinelerini yasaklayarak tasarruf yapamazsınız.

Sonuç olarak,
AKP 22 yıllık iktidarı boyunca her alanda olduğu gibi eğitim alanında da bir yıkım yaratmıştır.

Eğitim piyasalaşmış ve niteliksiz hale gelmiştir. Çocuklarımız iyi bir eğitim alamamakta, öğretmenlerimiz olumsuz şartlarda yaşamaya çalışmaktadır. Öğretmen akademileri ile öğretmenlerimizin diplomaları ellerinden alınmak istenmektedir.

Mesleki eğitim adı altında çocuklarımız; iş öğrenen değil, iş gören olmuş ve telafisi mümkün olmayan yaralanmalara hatta ölüm riskiyle baş başa bırakılmışlar ve ölümler gerçekleşmiştir.

Depremsellik dolayısıyla pandemi döneminde şehrimizde birçok okul yıkılmış yerine yenileri inşa edilememiştir.

Şehrimizin nüfusu hızla artmakta buna bağlı olarak da okul ve derslik ihtiyacımız artmaktadır. Bu ihtiyaçların aciliyeti ile ilgili etkin muhalefet yapmamız ve Sn. Valimiz Recep Soytürk’ün merkezi idareye sesimizi duyurarak destek vermesi ile ilimizdeki okul yatırımları hızlanmıştır.

Fakat AKP Tekirdağ Milletvekili Sn. Mestan Özcan’ın ifade ettiği gibi ortalık maalesef güllük gülistanlık değildir.

Hayrabolu ilçemizde 4 okul bir binadaydı.
Hisar Ortaokulu, Atatürk İlkokulu, Şalgamlı Şehit Yunus İşcan İlkokulu ve Ortaokulu aynı binadaydı.

Şalgamlı’daki okul yıkımdan vazgeçilip güçlendirmesi yapılarak bu yıl taşınan İlkokul ve Ortaokul tekrar geriye döndü.

Hasan Yılmaz Kurt Ortaokulu binasında tek tabela olmasına rağmen bu binada üç okul bir arada eğitim görmektedir. Hasan Yılmaz Kurt Ortaokulu ve Doğanbey İlkokulu sabahçı, Melek Üner İlkokulu da öğleci olarak eğitime devam etmektedir.

Değerli basın mensupları,
Bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak, AKP’nin kindar ve dindar nesil yetiştirme projesine karşı, “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller yetiştirme hedefiyle hareket etmeye devam edeceğiz.
Hedefimiz;
Laik,
Bilimsel,
Nitelikli,
Kamusal,
Parasız,
Adil,
Eşitlikçi bir eğitimdir.

Teşekkür ediyorum.

facebook twitter youtube google+ feedburner
Yazar: Haber Merkezi
sanalbasin.com üyesidir